AHLAK MI ÇÖKÜYOR, YOKSA BİZ Mİ VAZGEÇİYORUZ?
Reklam
Tolga Turan

Tolga Turan

Uzman Aile Danışmanı Evlilik & İlişki Danışmanı

AHLAK MI ÇÖKÜYOR, YOKSA BİZ Mİ VAZGEÇİYORUZ?

20 Aralık 2025 - 15:59

Son zamanlarda sık duyduğum bir cümle var: “Ahlak çöktü.” Bu cümle genellikle bir boşanma haberinin ardından, bir aile içi kriz konuşulurken ya da sosyal medyada görülen tek bir görüntüye bakılarak söyleniyor. Peki gerçekten ahlak mı çöküyor, yoksa biz ilişkilerimizden, sorumluluklarımızdan ve emekten mi vazgeçiyoruz?
Rakamlar bize önemli ipuçları veriyor. Türkiye’de son yıllarda evlenme oranları düşerken, boşanma sayıları istikrarlı biçimde artıyor. TÜİK verilerine göre boşanmaların yaklaşık üçte biri evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşiyor. Yani mesele “yıllar içinde tükenen evlilikler” değil; daha en başında zorlanan, dayanıklılığı düşük ilişkiler. Bu tablo, ahlaki bir çöküşten çok, ilişki kurma ve sürdürme becerilerinde ciddi bir aşınmaya işaret ediyor.
Ahlak; yüksek sesle savunulan sloganlar değil, gündelik hayatta alınan küçük kararlardır. Evlilikte zor bir konuşmadan kaçmamak, aile içinde sınır koyabilmek, çocuğa “haklısın” diyebilecek kadar egoyu susturabilmek… Bunlar görünmez ama belirleyici davranışlardır. Bugün tam da bu görünmez alanlarda büyük bir yorgunluk var.
Danışmanlık odamda karşılaştığım en yaygın tablo şu: Aynı evin içinde yaşayan ama aynı hayatı paylaşmayan çiftler. Herkes haklı, herkes kırgın, herkes yorgun. Kimse kötü değil ama kimse de sorumluluk almak istemiyor. Çünkü sorumluluk almak, fedakârlık gerektiriyor. Fedakârlık ise artık “katlanılması gereken bir yük” gibi algılanıyor.
Araştırmalar, toplumun önemli bir bölümünün “anlaşamayan çiftlerin boşanmasının normal” olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Elbette kimse mutsuzluk içinde kalmaya zorlanmamalı. Ancak burada kritik soru şu: Gerçekten her yol denendi mi, yoksa zorlanır zorlanmaz vazgeçmek mi tercih ediliyor? Sabır ve emek, modern ilişkilerde giderek daha az değer görüyor.
Aile yapısındaki çözülme de buradan besleniyor. Anne-babalar iyi niyetli ama kararsız; çocuklar özgür ama güvensiz. Sınır koymak baskı sanılıyor, tutarlılık ise katılık gibi algılanıyor. Oysa çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, netlik ve sürekliliktir. Güvenli aile yapısı, sınırsız özgürlükle değil; sevgiyle birlikte gelen sorumlulukla kurulur.
Sosyal medya bu süreci daha da hızlandırıyor. Herkes mutlu, herkes aşık, herkes kusursuz. Gerçek hayatta ise tekrarlar, hayal kırıklıkları ve onarma çabası var. Sürekli kıyaslanan ilişkilerde tahammül azalıyor. Oysa sadakat sadece eşe değil, seçtiğin hayata da gösterilmesi gereken bir değerdir.
Burada durup şunu sormak gerekiyor: Ahlaktan ne anlıyoruz? Başkalarının hayatını yargılamayı mı, yoksa kendi davranışlarımızdan sorumlu olmayı mı? Ahlak, başkasına nasıl yaşaması gerektiğini söylemek değil; zorlandığında bile kendi duruşunu koruyabilmektir.
Umutsuz değilim. Çünkü hâlâ “bozulmadan önce onaralım” diyen çiftler var. Hâlâ çocuğu için kendini sorgulayan anne-babalar var. Hâlâ haklı olmaktan çok, anlaşılmayı önemseyen insanlar var. Bunlar küçük gibi görünen ama toplumu ayakta tutan güçlü işaretler.
Ahlak çökmedi. Yoruldu. Onu ayağa kaldıracak olan şey büyük nutuklar değil; günlük hayatta gösterilen küçük ama istikrarlı çabalardır. Dinlemek, sorumluluktan kaçmamak, zorlandığında kaçmak yerine durup düşünmek… Belki de mesele tam olarak budur: Vazgeçmek kolaydır, inşa etmek ise cesaret ister.
 
 

Bu yazı 23 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar