Günümüzde ilişkilerin iç dinamikleri sessiz ama derin bir değişimden geçiyor. Eskiden çiftleri zorlayan şeyler daha somuttu: ekonomik sıkıntılar, aile müdahaleleri, yaşam şartları… Şimdi ise görünmez ama etkisi çok daha güçlü bir mesele var: tahammülün giderek azalması. Aynı evde yaşarken bile iki yabancı gibi hissedebilen çiftlerin sayısı arttı. Çünkü artık insanlar en küçük anlaşmazlığı bile taşıyamıyor, yorgunluklarını partnerlerine “fazlalık” gibi yansıtabiliyor.
Tahammül eksikliği sadece büyük tartışmalarda ortaya çıkmıyor. Bazen ufak bir laf, küçük bir yanlış anlaşılma, beklenmedik bir yüz ifadesi bile ilişkiyi içten içe sarsıyor. Bunun nedeni çoğu zaman kötü niyet değil; zihinsel yükün artması. Herkes kendi hayatında zaten çok dolu. Bu doluluk, ilişkide de “hazır, işlenmiş, kolay” duygular beklemeye yol açıyor. Oysa ilişki dediğimiz şey her gün yeniden kurulan bir bağ. Emek, dikkat ve duyarlılık istiyor. Bu üçü olmayınca tahammül eksikliği kaçınılmaz hâle geliyor.
Bir aile ve evlilik danışmanı olarak en sık gördüğüm şey, çiftlerin aslında aynı şeyleri söyleyip farklı kelimelerle birbirlerini kırmaları. Bir taraf “beni anlamıyorsun” diyor, diğer taraf “zaten hep ben suçluyum” diyor; konuşuyorlar ama birbirlerini duymuyorlar. Çünkü her tartışmanın içinden geçmesi gereken bir süreç var: önce anlamak, sonra yanıt vermek. Günümüz çiftleri çoğu zaman bu iki basamağı tersinden yapıyor, anlamadan savunmaya geçiyor. Böyle olunca ilişki bir anda savaş alanına dönüşüyor.
Bir diğer önemli nokta şu: Tahammül, susturulmuş bir öfke değildir. Tahammül, kendini görünmez kılmak da değildir. Asıl anlamı, karşındakini düşmanlaştırmadan duygu düzenleyebilme becerisidir. “Bu davranışı neden yaptı?”, “Acaba içten içe ne hissetti?”, “Burada benim payım ne olabilir?” gibi sorular tahammülün temelidir. Şüpheci bir gözle baktığımızda bile, bu sorular çatışmanın kökünü bulmayı sağlar. Çünkü çoğu kırılma, davranışın kendisinden değil, o davranışın yorumlanış şeklinden doğar.
Bugünün ilişkilerinde en büyük tehlikelerden biri de her problemi “toksik davranış” olarak etiketlemek. Bu etiketleme refleksi, birçok çifti erken pes etmeye sürüklüyor. Oysa pek çok ilişki sorunu, doğru bir iletişim modeliyle rahatlıkla çözülebilir. Çiftler birbirini terk ederek değil, birbirini tanıyarak büyür. Fakat bunun için iki tarafın da biraz yavaşlaması, biraz daha sabırlı olması ve “Acaba burada farklı bir bakış açısı var mı?” diye sorgulayabilmesi gerekir.
Çiftlerin kendi iç dünyalarına dönmeyi ihmal etmeleri de tahammülü azaltıyor. Kişi kendi stresini yönetemiyorsa, partnerinin davranışlarını da sağlıklı yorumlayamıyor. Yorgunluk, erteleme, hayal kırıklıkları; hepsi birikerek ilişkiye sızıyor. Sonra çiftler “Biz neden bu kadar çabuk tartışır olduk?” diye şaşırıyor. Aslında tartışma nedeni çoğu zaman partnerin davranışı değil, kişinin içsel yükü oluyor. Kendi duygularına yabancılaşan biri, karşısındakinin duygularına da doğal olarak mesafeli davranıyor.
Bu tabloyu değiştirmek mümkün mü? Evet. Ama bunun için sihirli bir cümle yok. İlişkiler, küçük ama düzenli adımlarla iyileşir. Çiftlerin birbirleriyle konuşurken niyetlerini netleştirmesi, suçlamayı azaltması, duyguyu saklamadan ama kırmadan ifade etmesi önemli. Çünkü gerçek duygular paylaşıldığında ilişki güçlenir; bastırıldığında ise mesafe artar. Bazı durumlarda dışarıdan profesyonel bir göz almak bile, fark etmedikleri döngüleri görünür kılar ve çiftlere yeni bir yol açar.
Sonuçta, tahammül eksikliği aslında çağın hızlı ritminin ilişkiler üzerindeki yansıması. Birbirimize karşı sabırsız olmamız, ilişkilerimizin zayıf olduğu anlamına gelmiyor; sadece içinde bulunduğumuz tempoya uyum sağlamakta zorlandığımızı gösteriyor. Bir ilişkiyi ayakta tutan şey büyük romantik anlar değil; günlük hayatta gösterilen küçük anlayışlar, küçük esnekliklerdir. İki kişi birbirine “Bu an zor geliyor ama yanındayım” diyebildiğinde, işte o zaman tahammül yeniden inşa olur.
Ve belki de en önemlisi: Bir ilişkiyi bitiren çoğu zaman büyük bir hata değil, küçük sabır eksiklikleridir. Tam da bu yüzden çiftlerin bugün en çok ihtiyacı olan şey, birbirine yeniden yavaşlamayı, yeniden dinlemeyi ve yeniden anlamaya çalışmayı hatırlatmaktır. Çünkü tahammül, kaybedildiğinde ilişkiyi tüketir; kazanıldığında ise ilişkiye nefes olur.


YORUMLAR