Güvenin İflası: İnsan İlişkilerinde Sessiz Çöküş
Reklam
Tolga Turan

Tolga Turan

Uzman Aile Danışmanı Evlilik & İlişki Danışmanı

Güvenin İflası: İnsan İlişkilerinde Sessiz Çöküş

02 Kasım 2025 - 22:32

Bir insanın diğerine güvenmesi, insanlığın en eski ve en değerli alışkanlığıdır. Çünkü güven, bir duygudan çok daha fazlasıdır; bir bağdır, bir sözsüz anlaşmadır. Kalbin kapısını aralayan sessiz bir inançtır. Ama artık o kapılar kolay kolay açılmıyor. Günümüz insanı, sevilmek kadar “güvenebilmek” özlemiyle yaşıyor.
Eskiden bir bakış, bir söz yeterdi. Şimdi her şey belgelendirilmeye, kanıtlanmaya muhtaç. “Senin için varım” diyenin bile ne kadar kaldığına emin olamıyoruz. Toplum olarak, sanki büyük bir kalp yorgunluğu yaşıyoruz. Herkes birine güvenmek istiyor ama kimse ilk adımı atmaya cesaret edemiyor. Çünkü artık güvenmek, neredeyse bir risk davranışı haline geldi.
İlişkilerde en çok konuşulan şey artık sevgi değil, güvensizlik. Birinin mesajına geç cevap vermesi bile kuşku yaratıyor. “Beni unuttu mu?”, “Birine mi güveniyor?”, “Yalan mı söylüyor?” gibi sorular zihinlerde dolanıyor. Halbuki bu soruların kökünde karşı taraf değil, geçmişte kırılmış güvenler yatıyor. İnsan, bir kez derinden güvendiğinde ve o güven sarsıldığında, bir daha kimseye tam olarak inanamıyor.
Modern çağda ilişkiler hızlandı, ama samimiyet yavaşladı. Sosyal medya sayesinde insanlar her an birbirine ulaşabiliyor ama duygusal olarak hiç olmadığı kadar uzak yaşıyor. Fotoğraflarda gülümseyen yüzlerin ardında, aslında dokunulmamış duygular birikiyor. Herkes görünür ama kimse görülmüyor. Paylaşımlar arttıkça anlam azaldı, kelimeler çoğaldıkça içtenlik azaldı.
Güvensizlik aslında toplumun değil, ailelerin içinde büyüyor. Bir çocuk, anne-babasına duyduğu güvenle hayata bağlanır. Eğer o bağda tutarsızlık, yalan, ya da ilgisizlik varsa; o çocuk ilerleyen yıllarda herkese temkinli yaklaşır. Çünkü içten içe bilir ki sevgi bile bir gün bitebilir. Ebeveynlerin kendi aralarındaki iletişimsizlik, gizlenmiş kırgınlıklar, çocuklara görünmez bir ders verir: “Kimseye tam güvenme.”
Eşler arasında da benzer bir tablo var. Birçok evlilikte “söylenmeyen” cümleler, “saklanan” küçük sırlar, yıllar içinde birikiyor. Bir taraf kırılıyor ama dile getiremiyor; diğeri fark etmiyor. Zamanla sessizlik, sevgiden daha güçlü hale geliyor. O sessizliğin içinde güven yavaş yavaş eriyor.
Oysa güven bir ilişkiyi ayakta tutan görünmez sütundur. O yıkıldığında, hiçbir sevgi o binayı ayakta tutamaz.
Toplumsal düzeyde de aynı tablo karşımızda. İş hayatında insanlar ekip olmaktan çok, kendini koruma derdinde. Dostluklar menfaatle ölçülüyor, yardımların ardında “geri dönüş beklentisi” gizli. Herkesin bir hesabı, bir mesafesi var. Sanki herkes bir diğerinin olası ihanetine hazırlıklı yaşıyor. Bu durum, toplumda görünmez bir soğukluk yaratıyor. Bir zamanlar “komşuluk” olan bağlar bile şimdilerde yabancılaşmanın eşiğinde.
Peki bu kadar yıkımdan sonra güven yeniden inşa edilebilir mi?
Evet, ama sabır ister. Güven, bir defa kırıldığında hızla değil, yavaşça geri döner. Dürüstlük, tutarlılık ve şeffaflık güvenin üç temel direğidir. Verdiğimiz sözü tutmak, duygularımızı gizlememek, hatalarımızı sahiplenmek… Bunlar küçük ama etkisi büyük adımlardır.
Bir danışman olarak yıllardır gözlemlediğim bir şey var: Güvenin yeniden doğduğu ilişkilerde sevgi çok daha güçlü hale geliyor. Çünkü bir kez kaybedip yeniden kazandığın şeyin değerini daha iyi bilirsin. Ama bazı insanlar, kırıldıkları yerden hiç çıkamıyor. Korkudan yeni birine güvenemiyorlar. Aslında sorun karşılarında değil; içlerinde kapanmamış yaralarda yatıyor.
Güven bir köprü gibidir; iki kişi arasında uzanır. Ama o köprü tek taraflı kurulmaz. Eğer bir taraf inşa eder, diğeri sadece izlerse, o köprü yarım kalır. Bu yüzden güven, karşılıklı bir emek ister. Biri korkmadan anlatır, diğeri yargılamadan dinlerse… işte o zaman gerçek bağ başlar.
Toplum olarak güveni yeniden kazanmanın yolu da bireysel tutumdan geçiyor.
Birbirimizi yargılamadan dinlemeyi, niyetleri anlamaya çalışmayı, sözümüzle davranışımızı tutarlı kılmayı öğrenmeliyiz. Çünkü güvenin temeli büyük laflarda değil, küçük davranışlardadır.
Unutmayalım: Güven, bir kez kaybolduğunda ardında sessiz bir yıkım bırakır. Ama hâlâ elimizde bir şans var — doğru insanlarla, doğru şekilde yeniden inşa etmek. Belki de güveni yeniden bulmak için önce şu soruyu kendimize sormalıyız:
“Ben güvenmeyi mi unuttum, yoksa sadece yanlış kalplere mi güvendim?”
 
 

Bu yazı 47 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar