Şiddete Sürüklenen Gençlik: Ailelerin ve Toplumun Sessiz...
Reklam
Tolga Turan

Tolga Turan

Uzman Aile Danışmanı Evlilik & İlişki Danışmanı

Şiddete Sürüklenen Gençlik: Ailelerin ve Toplumun Sessiz Çığlığı

22 Eylül 2025 - 11:32

Henüz 16 ve 19 yaşında iki genç…
Biri cumhuriyet savcısını, diğeri iki polis memurunu şehit etti. Bu olayın ağırlığı, sadece kaybedilen üç canla sınırlı değil; aynı zamanda toplumun güvenlik duygusuna, adalet inancına ve gençliğe dair umutlarımıza da derin bir darbe vurdu.
Bir aile danışmanı olarak, ilk aklıma gelen soru şu: “Bu gençler nasıl oldu da böylesine trajik bir noktaya sürüklendi?”
Çünkü unutmayalım, her failin de bir hikâyesi vardır. Onlar da bir zamanlar çocuktu, bir zamanlar hayaller kuruyordu. Bugün biri hapishanede, diğeri ise mezarda… Bu tablo bize çok büyük sorumluluklar yüklüyor: Sadece suçlu ya da kurbanı değil, tüm toplumu etkileyen bir kayıp söz konusu.
Gençlik ve ihmal edilen boşluk
Ergenlik ve gençlik dönemi, bir çocuğun kimlik arayışı, öfke kontrolü ve aidiyet ihtiyacıyla şekillendiği kritik bir süreçtir. Eğer bu süreçte aile ve çevre yeterince destek vermezse, gençler kendilerini boşlukta hisseder. Ve bu boşluğu, kimi zaman yanlış arkadaşlıklar, kimi zaman nefret ve şiddet eğilimleri doldurur.
Ailelerin çocuklarıyla kurduğu iletişim yüzeysel olduğunda; “ders çalış”, “odana git” ya da “sokağa çıkma” gibi emirlerle sınırlı kaldığında, çocuk kendini anlaşılmamış hisseder. İşte bu duygusal kopukluk, zamanla derin yaralara ve bazen de geri dönüşü olmayan trajedilere yol açar.
Eğitim sistemi ve toplumsal sorumluluk
Sadece aileler değil, eğitim sistemi de sorgulanmalı. Okullar gençlere bilgi verir ama yaşam becerilerini, öfke kontrolünü, empatiyi ve sağlıklı iletişimi yeterince öğretemiyor. Bir genç, çatışma yaşadığında sorununu sözle değil, şiddetle çözmeyi öğreniyorsa, bu sadece bireysel bir hata değil; toplumsal bir eksikliğin de işaretidir.
Toplum olarak bizler de sorumluyuz. Sosyal alanlar, gençler için güvenli ortamlar sunmuyor, gençlerin enerjilerini pozitif şekilde yönlendirecek fırsatlar yaratamıyoruz. Medya ve popüler kültür, şiddeti kahramanlaştırdığı sürece, gençlerin gözünde yanlış yollar normalleşebiliyor.
Kayıp üç can, kaybolan iki gelecek
Şehit düşen savcı ve polisler, görevlerinin başında canlarını feda ettiler. Onlara olan borcumuz, acılarını unutmamak ve hatırlamaktır. Ancak cinayeti işleyen gençler de toplumun çocuklarıydı. Onlar da ihmal edilen, yanlış yönlendirilen, karanlığa sürüklenen gençlerdi.
Bu durum bize şunu gösteriyor: Kaybolan sadece üç can değil, aynı zamanda iki gençliğin de hayatıdır. Biri mezarda, diğeri demir parmaklıklar ardında… Ve geriye kalan ailelerin acısı, toplumun güven kaybı ve gençliğe dair umutların azalmasıdır.
Ne yapmalı?
Aileler, çocuklarının sadece notlarına, telefonlarına veya dış görünüşlerine değil; ruhuna da bakmalıdır. Onların korkularını, öfkelerini, hayallerini dinlemek ve anlamak, en az okula göndermek kadar önemlidir.
Eğitim sistemi, sadece akademik bilgi değil; değerler eğitimi, öfke yönetimi, empati ve toplumsal sorumluluk gibi temel yaşam becerilerini de kazandırmalıdır.
Toplum olarak gençlere güvenli sosyal alanlar sunmalı, destekleyici platformlar yaratmalı ve onların enerjilerini pozitif şekilde yönlendirmeliyiz. Medya, şiddeti kahramanlaştırmak yerine çözüm yollarını ve barışçıl rol modelleri öne çıkarmalıdır.
Son söz: Aileler ve toplum için bir uyarı
Şehitlerimizi unutmayacağız. Ama asıl sorumluluğumuz, başka gençlerin aynı karanlığa düşmesini engellemektir. Her anne-baba, her öğretmen, her birey kendine sormalıdır:
“Benim ilgisizliğim, yarın bir çocuğun şiddete sürüklenmesine sebep olur mu?”
Çünkü aile, bir çocuğun ilk ve en güçlü kalesidir. Eğer o kale sağlam durmazsa, çocuk fırtınalara yenik düşer. Ve biz, bugün yaşadığımız gibi, hem evlatlarımızı hem de geleceğimizi kaybederiz.
16 ve 19 yaşındaki gençlerin ellerine kitap yerine silah tutuşturan boşlukları görmezden gelmek, yarın başka çocukların aynı karanlığa sürüklenmesine yol açar. Bu yüzden aileler, öğretmenler, danışmanlar ve toplum olarak hepimiz görevliyiz: Gençlerimizi yalnız bırakmamak, onlara umut ve doğru yön vermek.
Çünkü onları kaybetmek, aslında kendi geleceğimizi kaybetmek demektir.
 
 

Bu yazı 186 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar